Başlığı
“sol” hareketleri aşağılamak için atmadım. Bilakis, şimdiye
kadar bütün teorisyenlerin alenen ifade etmekten dibine kadar
ürktükleri müstehcen bir hakikati teslim etmek için böyle bir
başlık atmayı tercih ettim.
“Sol
yoktur” derken, solun müspet bir siyaset ihdas etmek noktasındaki
ezelî ve ebedî krizini kastediyorum elbette.
Sol
dün de yoktu, bugün de yok. Muhtemelen yarın da olmayacak.
Hayır
efendim, sadece Türk-Kürt solundan bahsetmiyorum.
Dünya
üzerinde “Sol” tesmiye edilen tüm siyasi hareketler de “sol”un
ihdas etmesi gereken asıl siyasanın ne olduğu hakkında ilim
sahibi olmadıkları için, artık hiçbiri bunun üzerinde kafa
yorma gereği bile duymuyorlar.
Onun
yerine, çoğu zaman öfkeyle ortalığı yakıp yıkmayı ve polise
karşı “cihad” etmeyi, bazen de neşeyle düdük çalıp “özgün”
şarkılar söylemeyi tercih ediyorlar.
Peki
neden böyle? Solun vehametinin sâdır olduğu yer neresi?
Tek
cevabım var: Teori.
Ne
Marx ne de ondan sonra gelen solcu teorisyenler -Gramsi, Lukasc,
Althusser, Adorno, Horkheimer, Marcuse, Badiou, Zizek, Ranciere,
Balinar, Laclau vs.- mevcut hastalıklı düzenin tedavi edilmesi
için lüzumlu olan reçete hakkında tek bir satır
yazabilmişlerdir.
Marx'a
soruyoruz: Ne Yapalım? 50 cilt kitap yazmış, ve 50'sinde de câri
konstelasyonu tenkit etmiş adamın bu soruya verebildiği tek bir
cevap olmuş:
“Bütün
ülkelerin protelerleri birleşin!”
-Tamam
birleştik! Şimdi ne yapalım Marx reis?
-Birleşin
oğlum işte. Günün birinde bu kapitalizm kendiliğinden yıkılacak
zaten. Siz o zamana kadar birleşik olarak durun yav.
-????
Gramci'ye
soruyoruz: Ne yapalım?
-Hegemoni
var, işçi sınıfının çıkarlarını müdafaa edecek
entelektüeller yetiştirmek lazım, karşıt hegemonik (kültürel)
bir mücadele yapmak lazım.
-
O zaman kapitalizm çöker mi Gramsci başgan?
-
Allah kerim...
-??????
Lukac'a
soruyoruz: Ne yapalım?
-
Stalin yavşağın tekidir. Stalinizm de Marxizm değildir.
Ölmeden evvel bunu anladım çok şükür. Geniş kitlelerin
taleplerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek bir siyaset geliştirmek
lazım.
-
Mesela?
-
İşte biliyorsunuz, yabancılaşma var, şeyleştirme var, sınıf
şuuru var ... ha bu arada revizyonizmin de Allah belasını versin.
-Amin
-
İşte böyle..
-????
Althusser'e
soruyoruz: Ne yapalım?
-
68 hareketlerinde ben de yer aldım, ama bildiğin ergen lan bunlar.
Bir daha tövbe.
-
Yani?
-
Erken Marx, geç Marx, humanizm çok kötü, bilim önemli, tıp da
çok gelişti ... önce ideoloji vardı, aşırı-belirlenim,
çağırılma ... ayrıca ben bu devletin ideolojik aygıtlarının
...
-Eyvallah
abi. Netice?
-
Sizin bu Yakup çağırılmadım diye hayıflanıyor, biz neden
çağırılıyoruz diye. Çok garip adam lan bu Yakup. Pardon Yusuf.
Bazen karıştıyorum.
-
????
Adorno
soruyoruz: Ne Yapalım?
-
Negatifte kal bilader!
-
Valla biz de bu sebepten şeyetmiştik. Durum çok negatif. Hep
negatifte kalıyoruz malum. Nasıl çıkarız bu negatif durumdan?
-
Soyunursan polisi çağırırım! Ama cinselliği bastırmaktan da
kurtulmamız lazım.
-
???
-
Sen git biraz Stravinsky dinle. Bu arada Auschwitz'den sonra da şiir
yazılamaz. Wagner'in de, jazz'ın da, popüler kültürün de tâ
...
-
???
Laclau'ya
soruyoruz: Ne yapalım?
-
Cemiyet diye bir şey yoktur, bu yüzden siyaset her zaman, her yerde
varolacaktır. Siyaset yap!
-
Kapitalizmi yıkacak siyaset nedir?
-
Radikal demokrasi lazım bize.
-
Ne diyon hacı sen Allah aşkına?
-
Bak gördün mü? Bir anda antagonistik olduk işte. Demek ki neymiş?
İçtimai antgonizmanın tek belirleyicisi sınıf çatışması
değilmiş!
-
????
Badiou'ya
soruyoruz: Ne yapalım?
-
Devrim dediğin hakikattir! Matematiksel bir ontoloji, ontoloji gibi
ontoloji işte...
-
Eyvallah. Sonra?
-
Yaşasın Mao!
-
Maoizm kapitalizmi yıktı mı?
-
Efendi ol! “Hadise” çıkartma!
-
????
Zizek'e
soruyoruz: Ne yapalım?
-
Nazar etme ne olur, “amel et” senin de olur.
-
Kapitalizmi yıkacak amel nedir?
-
Şimdi bak, biz dünyanın yok olduğunu bile tasavvur edebiliyoruz,
ama kapitalizmin yıkıldığını edemiyoruz. Manyakça di mi?
-
Öyle. Ne yapalım peki?
-
Ben de reçete yok. Ama Stalin'in bu kadar çok aşağılanması beni
çok rahatsız ediyor. Bu arada biri totalitarizm mi dedi?
-??
-Kafeinsiz
kahven var mıydı?
-??????????
Ranciere'e
soruyoruz: Ne yapalım?
-
“Hiç”ler bir araya gelsin piçleri devirsin.
-
O zaman kapitalizm çökecek mi?
-
Onu bilmem, ama ... en azından egaliberte desem?
-
Demesen?
-
Althusser'in teorik-merkezci seçkinciliği yanlıştı!
-?????
Câri
ideolojik konstelasyonu tahlil ederlerken bizlere heyecandan kalp krizi
geçirtmelerine rağmen, iş kapitalizmi ve onun konstelasyonunu
yıkmaya dair teklifte bulunmaya geldiğinde, bizleri kahkaha krizine
sokan bu solcu entelektüellerden siyaset sahasında bir cacık
olmayacağı kesin. Bari Foucault ve Derrida'ya da bir soralım.
Ne
yapalım patron?
-
Şimdi iktidar dediğin şey, patron, baba, devlet gibi figürlerde
merkezlenen bir şey değildir. Her yerdedir.
-
O zaman?
-
Kendini baştan yarat!
-
O zaman kapitalizm çökecek mi?
-
Dispozitif, episteme, söylem .... ha bu arada delilere de çok
yanlış yapılıyor.
-
?????
-
Mesele kapitalizm değil, sen hâlâ anlamadın mı?
-
???????
-Derrida?
-Efendim?
-
Ne yapalım ötekim?
-
Hediye, dostluk, misafirperverlik, komşuluk, adalet ...
-
Kapitalizmi yıkmadan adalet olur mu?
-
Adalet zaten mümkün değil.
-
Nedir adil olan?
-
Yapısöküm
-
Netice?
-
Demokrasisiz demokrasi, cemaatsiz cemaat, dinsiz din .....
-
Kapitalizmsiz kapitalizm?
-
...........
-
?????????
Bunlardan
da bir cacık çıkmadı. Peki o zaman sola angaje olan ya da bu ideolojiyle
flört eden teorisyenlerin bile tarif etmekte aciz kaldıkları bu
“meçhul güzel”e referansla kimliklenip solculuk oynayanların
mümeyyiz vasıfları nedir?
Onları her daim tenkit ettikleri sağ siyasetin ötesine taşıyan hususiyetleri
nelerdir?
Bu
soruya sehl-i mümteni ustası sevgili Haşmet Babaoğlu üstadım
cevap versin:
“Sahada
müzmin mazlumluk veya kontrolsüz şiddet, teoride müzmin gevezelik
veya ideolojik sofuluk”
görecek,dinleyecek,okuyacak,öğrenecek çok şeyi olup gösterecek, söyleyecek, anlatacak şeyi olmamak neye işaret eder? gördükçe, dinledikçe, okudukça, öğrendikçe karanlıklarım grileşiyor. grileştikçe de herşey flulaşıyor, çaresizliğim artıyor. hocam var mı bunun ilacı?
YanıtlaSil