-“Sol
yoktur” başlıklı yazınızın, gerçekte “solda bir siyaset
teorisinin olmadığı” iddiasını dile getirmeyi amaçladığını
görmekle birlikte, bu iddianın tam da, “sol yoktur” ifadesini
yanlışladığını, aslında, “sol varolduğu için”,
“sosyalizm ve/veya komünizmde” bir siyaset teorisinin gelişkin
bir biçimde temellendirilmediği ampirizmini öne çıkarma
kurnazlığına prim bile vermek istemem, değil değer—yine de bu
ampirizmi görmezlikten gelmek doğru bir tutum olmasa gerektir. Hele
hele “sol” kavramının, gösterdiğinden çok gizlediğini ve
artık, solla, sosyalizmin ve komünizmin özdeşleştirilmesinin
çocukca bir tutkuyu imâ ettiğini belirtmek isterim. Siz sola
bakmaktan, sosyalizme ve komünizme bakmaya fırsat bulamıyorsunuz.
Buna devam edebilirsiniz. Sosyalizmin bir siyaset teorisine sahip
olmadığı iddiası, bir çok kereler ve muhtelif isimlerce
sahiplenilmiştir. Perry Anderson, Batı Marksizmi üzerine yazdığı
kitabında hatta, bu iddiayı, kitabın temel argümanı olarak
benimsemiştir. Gelgelelim, bu bir siyaset teori yokluğuna ve
zaafına yol açmadığı gibi, önce Lenin’le parti ve cadre
anlayışı, sonra II. Dünya Savaşı konjönktürünün neredeyse
zorladığı ve sonrasında bütün Komünist Partileri en azından
bir yere kadar “vicdanen” bağlayan tek ülke sosyalizmi pratiği,
sosyalist enternasyonellerin ve beynelmilel işci hareketinin gelişim
tarihi içerisindeki tartışmalarla birlikte kılı kırk yaran
siyasal çatışma ve anlayışları belgelediğini dikkatinize
sunarım. Sadece Lenin ve Troçki’nin Rusya özgüllüğünden
çıkarak yazdıkları bugün bile bir siyaset teorisinin öncüllerini
kurmak bakımından eşsiz veriler sunmaktadır. Sizin bütün
bunları bilmiyor oluşunuz, yahut biliyor ve fakat önemsemiyor
oluşunuz, solipsizminizi güçlendirir belki ama sizi haklı ve
doğru kılmaz. Sadece, Balibar’ın egaliberte kavramı bile
(maalesef Ranciere değil), münhasıran eşitlik paradigmasına
bağlı geleneksel sosyalist bir siyasal kavrayışın çıkmazlarını
bir kere daha vurgulamak açısından oldukça işlevsel olmuştur-
sizin olmadığını sandığınız, siyaset kavrayışı için, bu
tek örnek olmasa gerektir. Nitekim, andığınız isimler, sizi
tatmin edecek bir siyaset teorisi geliştirmese bile, sizi “eğitmeyi”
başarmış gözüküyorlar. Söylediklerinizin haksız, yanlış ve
demagojik olduğunun en büyük kanıtı, şahsınızın düşünsel
varlığı değil midir? Siz bunlarla değil, Star, Yeni Şafak,
Sabah, Akşam, bilmem hangi tv kanallarındaki ağabeyleriniz ve
arkadaşlarınızla varolmak istiyorsanız, bu sizin seçiminiz, buna
bir şey diyemem. Onlar sizin “arzuladığınız” siyaset
teorisini zaten geliştirmişlerdir belki. Bu ülkede düşünceye
yönelik düşmanlığın bir kere daha sizin şahsınızda tescil
edilmesinden üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Ne kadar parlak
olursa olsun, bu obskürantizmin sizin tarafından temsil ediliyor
olması, aynı şeyi bıktırıcı bir bayağılıkla sürdürenlerin
ekmeğini elinden alabilir, burada bir yarar var; bunu da belirteyim.
Kardeşce tavsiyem, olabilirse eğer, bu lafazanlıklara müracaat
etmemenizin biyolojik ve ideolojik sağlığınız açısından
önemli olduğu istikâmetindedir. Bu notu yazmamın amacı şudur:
müslümanların son yıllarda, sosyalizmi ve komünizmi teorik ve
pratik olarak azımsamaya, değersizleştirmeye ve önemsizleştirmeye
ayırdıkları enerjinin beyhude olduğunu söylemek. Tanrı
yardımcınız olsun, yine de. -
Ahmet Çiğdem hoca lütfetmiş yorum yapmış. Sağolsun. İstediğim -ve zaten kendisinden bekleyeceğim- dolulukta bir yorum olmuş. Gözlerden kaçmasın istedim. Yalnız bedenizin de kendilerine birkaç itirazı olacak. Bu haftasonu şehir dışında bir panelde olacağım için zat-ı alilerine cevap veremeyeceğim. Ama döndükten sonra bu kıymetli yoruma hakkında birkaç kelam etmek niyetindeyim. Allah cümlemize faydalı ilim nasip etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder