14 Eylül 2014 Pazar

Bonzai Şakaları


Büyük düşünür Ayhan Aktar stand-upçı olmalıymış. Cem Yılmaz'dan bile fazla gişe yapardı, emin olun.

Esprileri muhteşem:

- İçkiyi tedricen yasaklamaya çalışan AK Parti hükümetinin marifeti olan yüksek bira fiyatları, gençleri bonzaiye yönlendirmektedir!

- Kabataş motorları gece saat 01:00'de bittiği için gençler eve hapsoluyor, sonunda onlar da uyuşturucuya kayıyorlar.

- Ha bu arada, Kabataş motorlarının bu kadar erken saatte bitmesinin sebebi de, gençleri o şifa dağıtan Beyoğlu meyhanelerinden uzak tutmak. Sen genci meyhanenin sıhhatli ortamından uzak tutarsan, o da gider gecenin ikisinde dünyaya kahredip bonzai çeker.

Gülmekten altınıza kaçırdıysanız şaşırmam. Ben de o durumdayım.

Çok yaşa hocam! Siz beni güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün...

Espri dediğin zeka ürünüdür. Kırk yıl düşünsem, bu kadar komik espiriler, bu kadar absürd şakalar yapmayı beceremem.

Ayhan hocanın zekası fevkalade keskin işte. Allah daha da keskinleştirsin.

Biz de bu sayede stresimizden biraz olsun kurtulalım...

Hocam işi biliyor: Hakiki bir akademisyen gibi bonzainin sebebinin bira fiyatlarının yüksekliği değil de;

Kemalizm tarafından tekke, medrese ve şifahi kültür gibi en kritik müesseseleriyle beraber topyekün bastırılmış olan semâvî ahlakın yerine geçen anomik düzen(sizlik) olduğunu;

doğruluğun ve yanlışığın mercii olan kadim büyük Öteki'yi (dini, örfü, ahlakı, babayı vs.) kaybetmiş (post)modern faili kendisine batıran o sinik ve nihilist bataklık olduğunu,

sadece gençleri değil, ihata ettiği bütün postmodern failleri sürekli olarak haz ilkesinin ötesindeki o acıyla karışık hazzı -keyifi- elde etmeye tahrik ettiği gibi keyiften mahrum kaldıkları zaman da kendilerini suçlu hissetmelerine vesile olan postmodern süperego olduğunu,

bonzai kullanıcılarının zaten orta sınıflardan değil, barda 30-40 liralık bira sefası sürmeyi hayal bile edemeyecek alt sınıflardan, hem de 11'in altına kadar inen yaşlardan çıktığını ve bu yüzden asıl meselenin travmatik bir şehirleşme olduğunu,

tüm bunlar bir yana, evvela ciddi bir saha çalışması yapılmadan mevzunun kalbine nüfuz edecek bir tahlil yapmanın imkansız olduğunu söylese,

o zaman bu kadar komik olmayı başaramazdı.

Hele bir de bastırılan bira bonzai olarak geri döner” mealinde psikanaliz kokan laflar etmek yerine, biranın (içkinin) nasıl da “özgürlük”, “medeniyet”, “Atatürk”, “Batı”, “ileri”, “Aydınlanma”, “çağdaşlık” gibi kastedenleri belli bir ideolojik kasteden zincirine sabitleyen ve onlara muayyen bir muhteva tahsis eden boş bir (ana) kasteden haline gelerek, “ayyaşlık”, “hastalık”, “suç”, “kaos” gibi kastedenleri nasıl da bastırdığını, nasıl da mülhak haline getidiğini, nasıl da semptomlaştırdığını söylese hiç komik olmazdı.

İşin eğlencesi biter, biz de kahkahalarımızdan mahrum kalırdık.

Diyorum ya hoca işi biliyor. Bir espri nasıl yapılır, bir akademisyen nasıl komikleşir çok iyi biliyor.

Malum; esprinin insanları güldürmesinin sebebi de bastırmayla irtibatlı.

Şimdi bir ulusalcı olarak komiklik yapan Levent Kırca'nın meşhur "Olacak O Kadar"ında beni çok güldüren bir sahne vardı:

Muhabir “saat beş sularında” dediğinde, onun tam teçhizatlı kameraman arkadaşı Cevat Kelle bir leğen suyun içindeki beşi gösteren saati işaret ediyordu.

Kastedenle kastedilen arasındaki mesafeyi muhafaza etmeyi başaramayanlar işte böyle komikleşir.

Mecazları idrak edemeyecek derecede sıkıntılı olanlar için mecazları zahirine irca etmek çok kolaydır. Ama bir akademisyen için çok zordur.

Bu yüzden Ayhan hoca gibi birisi, leğendeki suda beşi gösteren saat tadında söylemler kurduğu vakit, kendisinin ne kadar da keskin bir zekaya sahip olduğunu cümle aleme göstermiş oluyor.

Ancak bir komedyenin yapacağı şekilde sosyolojik ve psikanalitik tahliller yapıyor, herkesi gülmekten gebertiyor.

Görünenle görünmeyen arasına mesafe alamayanın, hangi saçma hükümlere kadar işi götürebileceğini göstererek keskin zekasını mecazi olarak ispat etmiş oluyor.

Malumdur ki görünenle (bonzai kullanı) görünmeyen (yukarıda saydığımız sebepler ve daha niceleri) arasındaki ilişki, sorunlu olmayanlar için muayyen bir mesafeyle, içinde teemmülün ve ilmî tahlilin kanatlacağı muayyen bir yarıkla kaimdir.

Fakat zeka sahipleri, görünenle görünmeyen arasındaki mecazi mesafeyi her daim muhafaza ettiklerinde ve bunu bir gelenek haline getirdiklerinde, sonunda bunlar arasındaki mesafenin kapatılma ihtimalini bastırmış olurlar.

"Mesafelerin" adamı olan bir akademisyen çıkar da bu mesafeyi ona mesafe alacak şekilde müstesna bir edayla kapatır, sonra "bira fiyatları yüksek, o yüzden gençler bonzai kullanıyor" derse, o zaman bu bastırılan orantısız zekaya karşı insanlar normalde vermeyecekleri enerjik bir tepki verirler: Gülmekten yerlere yatarlar. 

İşte hocanın olağanüstü amelinin bizler üstündeki tesiri de bu şekilde olmuştur. 


Varol be hocam. Varol. Bizleri şu zor günlerde, sıkıcı ve bir o kadar ciddî-ilmî tahlillere maruz kalmaktan kurtardın, bizleri kahkahalara garkettin ya... Allah da seni garketsin.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder