Büyük
düşünür Ayhan Aktar stand-upçı olmalıymış. Cem Yılmaz'dan
bile fazla gişe yapardı, emin olun.
Esprileri
muhteşem:
-
İçkiyi tedricen yasaklamaya çalışan AK Parti hükümetinin
marifeti olan yüksek bira fiyatları, gençleri bonzaiye
yönlendirmektedir!
-
Kabataş motorları gece saat 01:00'de bittiği için gençler eve
hapsoluyor, sonunda onlar da uyuşturucuya kayıyorlar.
-
Ha bu arada, Kabataş motorlarının bu kadar erken saatte bitmesinin
sebebi de, gençleri o şifa dağıtan Beyoğlu meyhanelerinden uzak
tutmak. Sen genci meyhanenin sıhhatli ortamından uzak tutarsan, o
da gider gecenin ikisinde dünyaya kahredip bonzai çeker.
Gülmekten
altınıza kaçırdıysanız şaşırmam. Ben de o durumdayım.
Çok yaşa
hocam! Siz beni güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün...
Espri
dediğin zeka ürünüdür. Kırk yıl düşünsem, bu kadar komik
espiriler, bu kadar absürd şakalar yapmayı beceremem.
Ayhan
hocanın zekası fevkalade keskin işte. Allah daha da
keskinleştirsin.
Biz
de bu sayede stresimizden biraz olsun kurtulalım...
Hocam
işi biliyor: Hakiki bir akademisyen gibi bonzainin sebebinin bira
fiyatlarının yüksekliği değil de;
Kemalizm
tarafından tekke, medrese ve şifahi kültür gibi en kritik
müesseseleriyle beraber topyekün bastırılmış olan semâvî
ahlakın yerine geçen anomik düzen(sizlik) olduğunu;
doğruluğun
ve yanlışığın mercii olan kadim büyük Öteki'yi (dini, örfü,
ahlakı, babayı vs.) kaybetmiş (post)modern faili kendisine batıran
o sinik ve nihilist bataklık olduğunu,
sadece
gençleri değil, ihata ettiği bütün postmodern failleri sürekli
olarak haz ilkesinin ötesindeki o acıyla karışık hazzı -keyifi-
elde etmeye tahrik ettiği gibi keyiften mahrum kaldıkları zaman da
kendilerini suçlu hissetmelerine vesile olan postmodern süperego
olduğunu,
bonzai
kullanıcılarının zaten orta sınıflardan değil, barda 30-40
liralık bira sefası sürmeyi hayal bile edemeyecek alt sınıflardan,
hem de 11'in altına kadar inen yaşlardan çıktığını ve bu
yüzden asıl meselenin travmatik bir şehirleşme olduğunu,
tüm
bunlar bir yana, evvela ciddi bir saha çalışması yapılmadan
mevzunun kalbine nüfuz edecek bir tahlil yapmanın imkansız
olduğunu söylese,
o
zaman bu kadar komik olmayı başaramazdı.
“Hele
bir de bastırılan bira bonzai olarak geri döner” mealinde
psikanaliz kokan laflar etmek yerine, biranın (içkinin) nasıl da
“özgürlük”, “medeniyet”, “Atatürk”, “Batı”,
“ileri”, “Aydınlanma”, “çağdaşlık” gibi kastedenleri
belli bir ideolojik kasteden zincirine sabitleyen ve onlara muayyen
bir muhteva tahsis eden boş bir (ana) kasteden haline gelerek,
“ayyaşlık”, “hastalık”, “suç”, “kaos” gibi
kastedenleri nasıl da bastırdığını, nasıl da mülhak haline
getidiğini, nasıl da semptomlaştırdığını söylese hiç komik
olmazdı.
İşin
eğlencesi biter, biz de kahkahalarımızdan mahrum kalırdık.
Diyorum
ya hoca işi biliyor. Bir espri nasıl yapılır, bir akademisyen
nasıl komikleşir çok iyi biliyor.
Malum;
esprinin insanları güldürmesinin sebebi de bastırmayla irtibatlı.
Şimdi
bir ulusalcı olarak komiklik yapan Levent Kırca'nın meşhur "Olacak
O Kadar"ında beni çok güldüren bir sahne vardı:
Muhabir
“saat beş sularında” dediğinde, onun tam teçhizatlı kameraman
arkadaşı Cevat Kelle bir leğen suyun içindeki beşi gösteren
saati işaret ediyordu.
Kastedenle
kastedilen arasındaki mesafeyi muhafaza etmeyi başaramayanlar işte
böyle komikleşir.
Mecazları
idrak edemeyecek derecede sıkıntılı olanlar için mecazları
zahirine irca etmek çok kolaydır. Ama bir akademisyen için çok
zordur.
Bu
yüzden Ayhan hoca gibi birisi, leğendeki suda beşi gösteren saat
tadında söylemler kurduğu vakit, kendisinin ne kadar da keskin bir
zekaya sahip olduğunu cümle aleme göstermiş oluyor.
Ancak
bir komedyenin yapacağı şekilde sosyolojik ve psikanalitik
tahliller yapıyor, herkesi gülmekten gebertiyor.
Görünenle
görünmeyen arasına mesafe alamayanın, hangi saçma hükümlere
kadar işi götürebileceğini göstererek keskin zekasını mecazi
olarak ispat etmiş oluyor.
Malumdur
ki görünenle (bonzai kullanı) görünmeyen (yukarıda saydığımız
sebepler ve daha niceleri) arasındaki ilişki, sorunlu olmayanlar için muayyen bir mesafeyle, içinde teemmülün ve ilmî
tahlilin kanatlacağı muayyen bir yarıkla kaimdir.
Fakat
zeka sahipleri, görünenle görünmeyen arasındaki mecazi mesafeyi
her daim muhafaza ettiklerinde ve bunu bir gelenek haline
getirdiklerinde, sonunda bunlar arasındaki mesafenin kapatılma
ihtimalini bastırmış olurlar.
"Mesafelerin" adamı olan bir akademisyen çıkar da bu mesafeyi ona mesafe alacak
şekilde müstesna bir edayla kapatır, sonra "bira fiyatları
yüksek, o yüzden gençler bonzai kullanıyor" derse, o zaman bu
bastırılan orantısız zekaya karşı insanlar normalde vermeyecekleri enerjik bir tepki verirler: Gülmekten yerlere
yatarlar.
İşte hocanın olağanüstü amelinin bizler üstündeki tesiri de bu şekilde olmuştur.
Varol
be hocam. Varol. Bizleri şu zor günlerde, sıkıcı ve bir o kadar
ciddî-ilmî tahlillere maruz kalmaktan kurtardın, bizleri
kahkahalara garkettin ya... Allah da seni garketsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder